III. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin “Çatışmaların ve Yoksulluğun Aile Üzerindeki Etkisi” konulu oturumda konuşan İlahiyatçı Sabiha Husic, savaşta 50 bin kadın ve kız çocuğunun cinsel saldırıya uğradığını söyledi.

Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM’in Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği III. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, “Ailenin Güçlendirilmesi” ana teması ile İstanbul’da Grand Cevahir Otel’de gerçekleştirildi.

Zirve kapsamında yapılan paralel oturumlarda, ailenin güçlendirilmesi yönünde farklı alanlardaki gelişmeler, başarılı örnekler ve devam etmekte olan sorunlarla ilgili tespit ve çözüm önerileri tartışıldı.

“Çatışmaların ve Yoksulluğun Aile Üzerindeki Etkisi” konulu oturumunu Ürdün Eski Sosyal Kalkınma Bakanı Reem Abu Hassan yönetti. Hassan, Ürdün’de birçok stratejileri olduğunu belirterek, “Hükümetler olarak yoksulluğu, şiddeti ve sosyal sorunları çözmemiz gerekiyor. Yoksullar birçok şeyden mahrum bırakılıyor. Eziliyorlar ve suçlanıyorlar. Genelde şiddet mağduru yoksullar oluyor. Uzun vadeli değil kısa vadeli çözümler üreterek bu konuları çözmeliyiz” dedi.

Savaş mağduru kadın ve çocuklar için güvenli evler sağladık

İlahiyatçı Sabiha Husic, savaştan sonra Bosna’da sivil toplum hareketinin başladığını belirterek, şöyle konuştu: “Medica Zenitsa adında bir örgütü temsil ediyorum. Amacımız savaş travmalarını gidermek. Öncelikle kadın ve çocuklar için güvenli evler sağladık. Bazı kadın ve çocuklar aile içinde kalmak istediler. Bu nedenle psikolojik danışmanlık hizmetlerine başladık. Binlerce kadın aile fertlerini kaybetmişti. Ailelerini geçindirmek zorundaydılar. Bu nedenle meslek kurslarına başladık. Aile içi şiddet için bir telefon hattı açtık. Sağ kalanlar sorunlarla baş etmek için ailelerin yardımıyla tedavi edildi. İyi bir işbirliği kurduk devlet organlarıyla. 50 bin kadın ve kız çocuğu cinsel saldırıya uğradı. Yaklaşık 3 bin erkekte cinsel saldırıya uğramıştı. Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü devlet istiyorsak kadınların sesini yükseltmeliyiz. Bosnalı kadınlar bu sürece çok destek oldular. Dünyanın her yerinde dehşet verici tecrübelerini anlattılar. Suçlular, cinsel saldırı ve savaşta tecavüz suçundan ceza aldılar.”

Hiçbir aileyi geride bırakmayacağız

Dünya Aile Örgütü Başkanı Dr. Deisi Kusztra Weber, istediğimiz geleceği ancak ve ancak ailelerin refahı olursa inşa edebileceğimizi belirterek, şunları söyledi: ”Biz ailelerin savunucularıyız. Önemli olan kimseyi bırakmamak. Hiçbir aileyi de geride bırakmayacağız. Bu 2030 programının gündemidir. Adalet, ortaklık gibi konular bizim için çok önemli. Yoksulluğun olmaması ailelerin refahı sağlanmalıdır. Bunun için eğitim açığını ve açlığı gidermeliyiz. Sağlık sorunlarını ortadan kaldırmalıyız. Bunları için de düzgün çalışma koşulları sağlanması gerekiyor. Bu stratejiler yoksulluğun sonunu getirecektir. Ama mutlaka yerel zeminde ele alınmalıdır. Çünkü yerel düzeyde ailelere bulunuyor. Yoksullukla mücadele ve aile refahı toplumca yürütülen bir mücadeledir.”

Dünyada 5 milyon Filistinli mülteci aile var

Filistin Eski Adalet Bakanı Dr. Ali Khashan, kadın hakları olmadan insan haklarının düşünülemeyeceğini vurgulayarak, “Toplumun temel yapı taşı ailedir. Ama uygulamaya baktığımızda bunun teoride kaldığını, insan hakları beyanının da sözde kaldığını görüyoruz. Baktığımızda birçok göçmen aile Trump politikası nedeniyle Amerika’yı terk etmek zorunda kaldı. Aileleri birbirinden ayırdılar. Bütün uluslararası sözleşmelere ve kanunlara aykırıdır bu durum. Filistinliler ise 1948 yılından itibaren göçe zorlandılar. 5 milyon Filistinli mülteci aile var dünyada. BM’ye göre Filistinli göçmenlerin statüsü farklıdır. Dünyanın her yerinde yardım alırlar. Fakat bu yardımlar son dönemde azalmıştır. Bulunduğumuz toprakların Yahudilere kalması isteniyor. Amerika’da desteğini devam ettiriyor. Mültecilerin en büyük sorunları da çifte standarttır. Avrupa, Suriyeli mülteciler için verdiği sözleri yerine getirmemektedir. Çifte standardı her yerde görüyoruz. Filistinliler öldürülüyor, saldırı altındalar. İnsan haklarını konuşmak mesele değil, bunları fiiliyata geçirmek gerekiyor. Bu acılar bir taraftan da umut veriyor. Allah bu kadar acıya rağmen geleceğin umudunu da veriyor.”

Sosyal korumaları artırmalıyız

Dr. Zitha Mokomane, ekonomik zorluğu azaltmanın çeşitli yöntemlerinden birinin de sosyal koruma olduğunu belirterek, “Sosyal koruma dünyada yüzde 50’nin altında. Afrika’da bu oran çok daha düşük. İstikrarlı ve işlevsel ailelerin olması için ulusal kalkınmanın sağlanması gerekiyor. Ailenin ekonomik ve sosyal güçlenme açısından rolü vardır. Bir diğeri manevi roldür. Dolayısıyla ailelerin fiziksel ve duygusal ihtiyaçları sosyal koruma altına alınmalıdır. İş yüküne katılmaları sağlanmalıdır” diye konuştu.