5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi Başladı

Kadının onurlu ve adil geleceği için çalışıyoruz

Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM), T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Sayın Emine Erdoğan ile yerli ve yabancı çok sayıda bakanın katılımıyla başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açılış konuşmasında “Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın her yerindeki toplumlara aynı kadın modeli dayatıldığını, kadından aynı siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik rolü benimsemesi ve oynamasının istendiğini” vurguladı.

KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu ise “Hedefimiz kadının onuru ile yaşayabileceği güvenli bir toplum ve adil bir gelecek inşa edebilmek. Kadınların hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan, eğitim, sağlık, iş dünyası ve siyaset gibi her alanda var olabilmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz’’ ifadelerini kullandı.

Kadın ve Demokrasi Derneği’nin, T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte iki yılda bir düzenlediği Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin beşincisi bugün başladı. Bu yılki ana teması ‘’Kültürel Kodlar ve Kadın” olan zirvenin açılış konuşmalarını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ile Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu yaptı.

İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen zirveye, Türkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda bakan, akademisyen, araştırmacı, gazeteci ile iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açılış konuşmasında “Kültürel kodların, farklı toplumlarda ve farklı coğrafyalarda, farklı tezahürlerle şekillendirildiği kadın algısı, üzerinde etraflıca durulmayı hak eden bir çeşitlilik gösteriyor. Dünyadaki kadın hareketlerinin dilini ve pratiğini şekillendiren en önemli unsurlardan birinin de bu kültürel kod farklılıkları olduğunu müşahede ediyoruz. İletişim imkanlarının küresel düzeyde yönlendirmeye açık bir şekilde genişlemesiyle ortaya çıkan tekdüzelik, çeşitli kültürlerdeki kadın algısının gerisindeki zenginliği ortadan kaldırmıştır. Batı medeniyetinin baskın karakteri en çok da kadına bakışta ve onun hayattaki konumuyla ilgili kabullerde ortaya çıkmıştır.” Dedi.

“Dünyanın her yerinde kadının aynı rolü oynaması isteniyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın her yerinde toplumlara aynı kadın modeli dayatıldığını, kadından aynı siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik rolü benimsemesi ve oynamasının istendiğini vurguladı.

Ülkelerin pek çoğunda nüfusun kırsaldan şehirlere yığılması, kitlelerin aynı iletişim kanallarından beslenerek hayat biçimlerini ve hayallerini şekillendirmesinin de bu dayatmayı beslediğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: “Öyle ki bunun dışındaki her türlü kültürel davranış, bir anda kendini küresel bir linçe tabi tutulurken burada görebilmektedir. Sosyal medya mecralarının ülkelerin siyasi tercihlerini yönlendirmedeki etkilerinden çok daha fazlası kadın konusu başta olmak üzere sosyal ve kültürel alanlarda yaşanmaktadır. Artık bu mesele sadece bilim insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanı olmaktan çıkıp, insanlığın topyekûn gündem başlığı haline gelmesi gereken bir seviyeye ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin dışarıya verdikleri imajın tersine, kadına yönelik cinayet, şiddet, ayrımcılık gibi konularda halen ciddi sorunlar yaşadıklarını biliyoruz. Biz elbette ülkemizde tek bir kadının bile sırf cinsiyeti yüzünden şiddete uğramasını, hele hele hayatını kaybetmesini asla kabul edemeyiz. Aynı şekilde ülkemizi sanki kadına yönelik şiddetin ve cinayetin dört bir yanda kol gezdiği bir yer gibi sunanların aslında kendi içlerindeki çürümeyi gözlerden kaçırmaya çalışmasını da kabul edemeyiz. Kadınların mağduriyetine yol açan çarpık kabuller dünyanın her yerinde olduğu gibi gelişmiş ülkelerde de ne yazık ki sürüyor. Şayet bu sorgulamayı gelişmiş ülkelerde yaşanan sorunlar dâhil her türlü bağnazlığın üzerine çıkartarak yapamazsak arzu ettiğimiz vicdani, adil, sürdürülebilir toplumsal iklime ulaşamayız.”

Erdoğan, toplantının çağdaşlık kisvesi altına saklananları da kapsayan tüm ön kabullerden arındırılmış sorgulama doğrultusunda atılmış önemli bir adım olarak gördüğünü dile getirdi.

Oturum başlıklarına ve katılımcı profiline bakıldığında zirvede bu hususta geleceğe ışık tutacak sonuçların çıkacağını aktaran Erdoğan, “Hep söylediğimiz gibi kadınların dışlandığı bir dünya, insanlığın yarısından feragat etmiş demektir. Bu da hem fıtrata hem inancımıza hem de hayatın bizatihi kendi işleyişine aykırı bir anlayıştır. Kadını aile başta olmak üzere varoluşun temel unsurlarından koparıp sapkın akımlarla yan yana getirenler, aslında en büyük kötülüğü bizatihi kadınlarımıza yapmaktadır. Biz kadının içinde yer almadığı hiçbir alanda insanlığın hayrına neticeler elde etmenin veya bunları sürdürülebilir kılmanın mümkün olmadığına inanıyoruz.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınları güçlendirecek politikaları kararlılıkla uygulamayı sürdürdüklerine vurgu yaparak şöyle devam etti:

“Yürüttüğümüz mücadelede en büyük desteği gördüğümüz kadınlarla siyasetten ekonomiye, her alanda çok daha büyük başarılar elde edeceğimiz bir geleceğin bizi beklediğinden şüphe duymuyorum. Eksiklikleri, aksaklıkları, yanlışları düzelterek bugüne kadar devrim niteliğinde pek çok değişimi nasıl ülkemizin ve kadınlarımızın hanesine yazdırmışsak bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. İnancımızın, medeniyetimizin, kültürümüzün ve en önemlisi yaratılmışların en şereflisi olan insan vasfımızın gereği olarak bu mücadeleyi sizlerle omuz omuza sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız. ‘Ülkemize 20 yılda asırlık eser ve hizmetler kazandırdık.’ derken ne mübalağa ediyoruz ne de sadece sınırlı bir alandaki başarılarımızdan söz ediyoruz. Türkiye’nin demokrasi ve kalkınma atılımıyla geldiği ileri seviye, hayatın her alanını insanlarımızın tamamını kapsayan sonuçlarıyla hep beraber geleceğimize umutla ve güvenle bakabilmemizi sağlıyor. Bu süreçte elde ettiğimiz en olumlu ve iftihar verici başarılardan biri de kadınlarımızın hak ve özgürlüklerini genişletme konusunda gerçekleştirdiğimiz devrimlerdir. Anayasamızdan başlayarak mevzuatımızın tamamını bu doğrultuda yenilerken asıl büyük değişimi, zihinlerde sağladığımıza inanıyorum.”

Kadınlara yönelik hayata geçirilen düzenlemeler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında kadınlara yönelik birçok alanda hayata geçirilen düzenlemeleri hatırlattı. Anayasa’nın 10. maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” ibaresini eklettiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“Ayrıca pozitif ayrımcılık ilkesini uygulamak için bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağı hükmünü de anayasaya derç ettik. Kadına yönelik şiddetle en etkin şekilde mücadele edeceğimizin sözünü daha hükümete gelmeden milletimize zaten vermiştik. Bu amaçla 2005 yılında tarihimizin en büyük reformlarından biri olan hukuki düzenlemeleri hayata geçirdik. Töre ve namus cinayetleri olarak tarihimize geçen suçlara verilen cezaları fevkalade ağırlaştırarak bu sorunu büyük ölçüde gündemimizden çıkardık. Aile içi ve kadına karşı şiddete verilen cezaları artırarak, cinsel saldırı suçunu tanımlayarak, cinsiyet farkı sebebiyle düşük ücret uygulanamayacağı ve iş akdinin feshedilemeyeceği hükmünü getirerek bu doğrultuda çok önemli adımlar attık.

Çalışan kadınların şartlarını iyileştirerek doğum izni, süt izni gibi haklarını genişleterek bu yöndeki gayretlerimizin etki sahasını yaygınlaştırdık. Gebelikten itibaren doğuma ve çocuğun büyümesine kadar her aşamada anneleri koruyan, kollayan, maddi olarak destekleyen uygulamalar başlattık. Engelli ve yaşlılara yönelik hizmetlerimizden en çok faydalananlar, aynı kapsamda yer alan ve onların sorumluluğunu üstlenen kadınlarımızdır. Hiç şüphesiz 2012 yılında çıkardığımız 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu bu çerçevede yapılmış bir diğer önemli reformdur. Son yargı paketiyle eşe karşı işlenmiş suçlara verilen cezaları boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişlettik.”

Kalkınma planlarını, kadınların çalışma hayatında daha etkin şekilde yer alabilmesini sağlayacak onlara yönelik hizmetleri, nitelik ve nicelik olarak güçlendirecek bir anlayışla hazırladıklarına da dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kız çocuklarımızın her seviyede eğitim öğretime erişimlerinin önündeki engelleri kaldırdık. Bu sayede okullaşma ve istihdam oranlarında kızlarımız lehine çok önemli ilerlemeler kaydettik. Hatta üniversitede okuyan kız çocuklarımızın oranı, artık erkekleri geride bırakmış durumdadır. Girişimci kadınlarımızı ve kadın kooperatiflerini hibelerle destekliyor, kadın istihdam eden işletmelere ilave kredi imkanları sağlıyoruz. Tarihimizde ilk defa kadın istihdamı, toplam istihdamın üçte birine yaklaşmıştır. Siyasetteki kadın oranı da Meclis’te yer alan milletvekillerimizin yüzde 17’sini geçerek Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine çıkmıştır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sayamadıkları birçok düzenlemeyle kadınları hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye çıkartacak çalışmalar gerçekleştirdiklerini söyledi.

Türkiye’de bir dönem ağır şekilde varlığını gösteren mütedeyyin kesimlere yönelik düşmanlığın en büyük mağdurlarının başında kadınların geldiğini ifade eden Erdoğan, eğitim hayatlarının önüne engeller konulan, çalışmalarına izin verilmeyen, kamudan dışlanan kadınlara bu zulümlerin çağdaşlık ve modernlik adına yapılmasının, bir başka garabet olduğunu dile getirdi.

“Ne işi var üniversitede? Ne işi var okulda? Gitsin tarlada çalışsın, gitsin temizlik yapsın, gitsin pisuvarları şuraları, buraları temizlesin?” düşüncesinin kadına reva görüldüğünü belirten Erdoğan, yıllarca Türkiye’de bunun yaşandığını ifade etti.

“Hadi bakalım şimdi bu seçimde kaç tane başörtülü milletvekili adayı çıkaracaksın?”

Üniversite koridorlarında itilip kakılan, liselerin kapılarından bile alınmayan, bırakın istihdamı, ziyaret için gittiği kimi kamu binalarına alınmayan kadınların verdiği destansı mücadelenin yakın şahidi olduklarını aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Başındaki örtüsü sebebiyle haksızlığa maruz bırakılan, hatta örtüleri zorla açılmaya çalışılan kızlarımızın, kadınlarımızın yaşadıkları trajedi, ülkemizin bir döneminin kara lekesi olarak tarihe geçmiştir. Bizim vesayetle mücadelemizin en somut sonuçlarını kadınlarımızın hayatlarında görmek mümkündür. Hamdolsun bugün, eğitimden istihdama hayatın hiçbir alanında kadınlarımız böyle bir zulme maruz kalmıyor, bu tür adaletsizliklere uğramıyor. Yıllar yılı başörtünün düşmanı olan ve üniversitelerimizde ikna odalarını kuranların kimler olduğunu bilmiyor muyuz? Bu ikna odalarını kuranlar şimdi de geldiler, ‘başörtü sorununu çözelim’ diyorlar. Ne kadar güzel. Bak nereden nereye geldik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi yeni bir teklif daha yaptığını anlatarak, “Hadi bakalım şimdi bu seçimde kaç tane başörtülü milletvekili adayı çıkaracaksın? Yalnız şaşırmayın, şimdi bunu söyledim ya inanın başörtülü milletvekili adayını koyar. Bak rozet takmaya başladı ve milletvekili adayını da koyar. Ne kadar güzel. HDP’de var. Bunlarda da olsun. İP’te de olsun. Meclis’ten bir zamanlar bunların ağababaları başörtülü kardeşimizi kovmadılar mı? ‘Atın bu kadını dışarı’ demediler mi? Aynı zihniyet değil mi? Aynı zihniyet. Ama bütün bu oyunlar bozuldu. Artık çark geri dönmeye başladı.” dedi.

“Sen gece yarısı dedin, biz yıllardır bunu düşünüyoruz zaten”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz şimdi ne diyoruz gel anayasa yapalım. Bu anayasayı yaparken başı örtülü, başı açık herhangi bir ayrıma gitmeden hak ve özgürlükler noktasında bütün kızlarımız, kadınlarımız anayasa teminatı altında bu süreci yaşasınlar. Şimdi ne oldu? Arkadaşlarımız ziyarete gittiler. ‘Şu an gerek yok’ dediler. Peki ne olacak? ‘Seçimden sonra bunu çalışalım’ dediler. Hani bak bir gece yarısı kalktın ‘Yasal düzenleme yapalım’ dedin. Sen gece yarısı dedin, biz yıllardır bunu düşünüyoruz zaten. Gel şimdi bunu anayasa düzenlemesiyle yapalım, beraber yapalım. Verelim el ele. Bu işi bitirelim. Bir daha da kimse bunu gündemine almasın. Niye kaçak dövüşüyorsunuz ya? Her zaman bunların işi istismar siyaseti. Bunlarda gerçek manada liderlik siyaseti yok. Geçenlerde genel başkan yardımcılarımdan bir tanesi, Mamak’ta gençlerle sohbete gitti. Gençler soruyorlar bu Amerika ziyaretini. Tabii benim genel başkan yardımcım o hamburger siyasetiydi, ben de şimdi sizlerle simit, kaşar siyaseti yapacağım dedi. Arkadaşımız da onlara kaşar, simit hediye etti. Benim de tabii ta gençlik yıllarımdan beri hazır yemeğimdi ve bunu yaptı. Bundan dolayı da zaman zaman istihza… Ama onların istihzasına rağmen biz, mücadelemizi böyle sürdürdük.”

“Kadınlarımızın başlarının açık veya örtülü olması tabii bir haktır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeyrek asır önce hayal bile edilemeyecek bu özgürlük iklimini ülkeye kazandırırken, partiyi kapatma tehdidi dahil nelerle karşılaştığını milletin çok iyi bildiğini söyledi.

Bir süre önce tüm bu mücadelelerle vesayetin ve faşizmin temsilcisi olarak karşılarına çıkan bir siyasi parti başkanının, kadınların başörtüsü meselesini yeniden gündeme getirdiğini belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Esasen kadınlarımızın başlarının açık veya örtülü olması tabii bir haktır. Nasıl havayı soluyorsak, suyu içiyorsak, giyiniyorsak, ibadetlerimizi yerine getiriyorsak, kadınlarımızın inançlarından dolayı başlarını örtmeleri de aynı derecede tabii bir durumdur. Yani bunun için ne anayasada ne kanunlarda herhangi bir düzenleme yapmaya ihtiyaç yoktur. Olmaması gerekir. Niye? Devletin tüm kurumlarında başörtülü kardeşlerimiz var mı? Artık hakimlerimiz var mı? Savcılarımız var mı? Polisimiz var mı? Askerimiz var mı? Valimiz var mı? Bütün bunlar var. Yani yaptık da ne oldu? Türkiye yıkıldı mı? Gök kubbe çöktü mü? Tam aksine hepsi şimdi ‘Çok daha huzurluyuz, rahatız.’ Bütün akademilerde, üniversitelerde başörtülü profesörlerimiz, doçentlerimiz, bütün bunlar var mı? Var. Demek ki bak, yapınca oluyormuş. Türkiye yıkılmadı. Kimse Türkiye’yi dinamitleyemedi. Yeter ki biz, ön açalım. Ön açtığımız zaman bu ülke çok daha güçlü şekilde geleceğe yürüyecektir.”

Son tartışma vesilesiyle bir kez daha ülkede artık kökünün kuruduğunu umdukları habis zihniyetin tüm çirkinliğiyle hala pusuda beklediğini gördüklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Biz de açılan tartışmaya cevabımızı az önce de ifade ettiğim gibi bu meseleyi anayasal bir güvenceye kavuşturmayı teklif ederek verdik. Yaptığımız hazırlığı Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin tamamına götürerek bu konudaki samimiyetimizi ortaya koyduk. Hatta daha ileri gittim, ‘Gel samimiyseniz, gerekirse hadi parlamentoda bu işi çözemiyorsak referanduma gidelim.’ Çünkü millet evvelallah en doğrusunu söyler. Gidelim millete, bakalım millet ne diyor. Tabii millete gitmeyi de bunlar pek kabul edemezler ha. Çünkü millete gidileceği zaman o sandıktan neler çıkabileceğini iyi düşünüyorlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet teklifleri üzerinde kapsamlı bir uzlaşma sağlanabilirse bundan ülkenin ve kadınların çok karlı çıkacağını belirterek, “Bizim arzumuz bu düzenlemenin insanımızın beklentilerine uygun şekilde en geniş mutabakatla Meclisimizden geçmesidir. Uzlaşma sağlanamaması halindeyse ifade ettiğim gibi bu meseleyi milletimizin takdirine sunmanın yollarını arayacağız. İnşallah ülkemizi bu tür konuların bırakın trajedi haline dönüştürülmesini, tartışılması ayıbından da kurtaracak köklü bir çözümü anayasamıza kazandırmayı ümit ediyoruz. Ülkemizi tek parti faşizminin kodlarını kıra kıra bugünlere getirmeyi başardık. ‘Türkiye Yüzyılı’ programımızla vatandaşlarımızın tamamıyla birlikte başı açık, başı örtülü bu tartışmayı başta olmak üzere kadınlarımızın tüm meselelerini de çözerek ülkemizi çok daha ileriye taşımakta kararlıyız.” diye konuştu.

Açılışta konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ise “Kadın haklarının, insan hakkı bağlamında vazgeçilmez, devredilmez ve ertelenemez haklardan olduğunu belirtti. Kadınlara özgü çalışmalarda, kadınların hayatın tüm alanlarında hak, fırsat ve imkânlardan eşit şekilde yararlanmalarını sağlamalarının öncelikli hedefleri arasında bulunduğunu dile getirdi.

Bakan Yanık, kadınların, bireysel ve toplumsal olarak güçlenmeleri, daha nitelikli eğitim imkânlarına sahip olmaları, karar alma mekanizmalarında daha etkin yer almaları, işgücü piyasalarında istihdamları ile kadın girişimci sayısının artırılarak ekonomide daha fazla katma değer oluşturulmasının en önemli çalışma başlıkları arasında olduğunu ifade etti.

Bakan Derya Yanık, bugün özellikle şehirli kadınlardan hem kariyer sahibi bir iş insanı, hem bakımlı bir eş hem de fedakâr bir anne olmasının beklendiğine dikkat çekerek “Bu beklentiye cevap vermek için kadınlar, kaldırabilecekleri yükün ötesinde bir çalışma temposunun içine girmekte ve iş-sorumluluk dengesinde adaletsizlikle karşılaşmaktadırlar. Bu noktada kadınların iş hayatını kolaylaştıracak düzenlemelerde bulunmak, aile bireylerini sorumluluğu paylaşmaya yönlendirmek adil ve yaşanılır bir gelecek için zaruridir. Bu kapsamda, Türkiye olarak kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesi için çalışmalarımızı yoğunlaştırıyor, hangi kültürden, hangi yaştan ve hangi meslekten olursa olsun, mesleğini yapsın ya da yapmayı tercih etmesin, inandığı yolda yürümek isteyen kadınların yolundaki engelleri kaldırmak için çabalıyoruz.” diye konuştu.

Açılış konuşmasında kadının toplumsal hayatta fırsat ve imkanlardan eşit düzeyde yararlanabilmesinin önemine vurgu yapan KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, zirvede, kültürel kodların kadın ve toplum üzerindeki etkisini ele alacaklarını söyledi.

Bu seneki zirvenin “Kültürel Kodlar ve Kadın” başlığı altında yapılmasının nedenini anlatan Gümrükcüoğlu, “Bu konuyu seçerken öncelikle bazı temel soruları tartışmaya açmak istedik. Farklı kültürlerdeki kadınlık algıları nasıl oluşur ve hangi amaca hizmet eder? Kadınların bugününü ve geleceğini olumsuz etkileyen kadınlık normları nasıl oluşur? Ayrımcı normlara karşı kadınlar ne tür yaşam becerileri geliştirir ve varlıklarını sürdürür? Bu ve benzeri daha pek çok soruya zirvemizde cevap arayacağız. Çok kültürlü bir tartışma platformu olan zirvemizin, aynı zamanda konuya ilişkin yeni tartışmaların önünü açacağını umuyorum’’ dedi.

KADEM Yönetim Kurulu başkanı konuşmasına şöyle devam etti:

“Tarihe baktığımızda da bunun pek çok yansımasını görürüz. Örneğin Ortaçağda “ilk suçlu, ilk günahkâr” olduğuna inanılan kadın, “cadı avına” maruz kaldı ve kilise tarafından yakılarak öldürüldü. 1595 yılında Avrupa’da, kadınların “insan olmadığı” açıklandı. Öte yandan Geleneksel Hint kültürüne göre dul kadının; uğursuzluk ve kötü şans getirdiğine inanılırdı.

Bu gibi tarihi örneklerde de görüyoruz ki, gerek Doğuda gerekse Batıda ne yazık ki kültürel kodlar ve uygulamalar, çoğu zaman kadından yana bir seyir izlemiyor.

Günümüz Türkiye’sinde töre ve namus cinayetleri, Berdel ve Beşik Kertmesi gibi uygulamalar, neyse ki bugün kaybolmaya yüz tuttu. Ancak bazı bölgelerde halen 13 yaşa kadar düşen erken evlilikler, kız çocuklarının eğitim hayatının erkeklere göre daha kısa sürmesi, kızların sosyal hayatta ve sporda daha geride olmaları, Fırsat eşitliğini bozan uygulamalardan bazıları…

Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi kadınların hem devlette hem de özel sektörde aynı işi yaptığı halde erkeklerden daha az maaş alması birçok ülkede kadının hamilelik, doğum, emzirme gibi dönemlerinde maddi kayba uğraması, dünyanın bazı bölgelerinde Kadınların ibadet mekânlarına girmesine izin verilmemesi bu örneklerden sadece birkaçı…

Diğer yandan, küreselleşen kültürün belirlediği farklı kodlarla ve yeni kadınlık tanımlarıyla karşılaşıyoruz. Bu yeni kültürün en insafsız dayatması olan “güzellik standartları” ve “kusursuzluk” da en çok kadınları hedef alıyor. Bugün modern şehirli kadından daima güzel, ince ve kusursuz olması bekleniyor. Örneğin Güney Kore’de güzellik standartlarına uymadığı gerekçesiyle işe alınmayan pek çok kadın bulunmakta. Hatta bu sebeple kadınlar estetik ameliyat olmaya zorlanıyor.

Küresel kadınlık idealleri, kadının nasıl davranması, nasıl görünmesi ve yaşaması gerektiğini söylerken, aslında kadını tek tipleştiriyor, baskılıyor ve bağımlı kılıyor. Bu durumda ilk sormamız gereken soru şu olmalı: Peki, bütün bu dayatılan ideal kadınlık tanımlarının arasında kadın, fıtratını, farklılıklarını, özgünlüğünü ve özgürlüğünü nasıl koruyacak? Örneğin, geleneksel toplumlarda şehirli kadının rolü, evinin düzeni, eşinin ve çocukların bakımı ile sınırlıyken, bugün kentli kadından, bu rollerinin yanı sıra eğitimli olması, çalışması ve para kazanması da bekleniyor. Zaman içerisinde kadının gerek ailede gerekse sosyal hayatta görev ve sorumlulukları artarken, sıra sorumluluk paylaşımına geldiğinde, bu paylaşımın kadın ve erkek arasında ne yazık ki adalette gerçekleşmediğini görüyoruz.”

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, zirve konuşmacıları ve KADEM Yönetim Kurulu Üyeleri hep birlikte aile fotoğrafı çektirdi.

Zirve kapsamında ayrıca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve KADEM tarafından hazırlanan, kültürel kodlara vurgu yapılan videolar izlettirildi.

İstanbul’da Kültürleri Buluşturan Zirve

Açılışın ardından liderler oturumu gerçekleşti.

Oturuma Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Azerbaycan Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Devlet Komitesi Başkanı Bahar Muradova,Cezayir Ulusal Dayanışma, Aile ve Kadının Statüsü Bakanı Kaouter Krikou, Libya Sosyal İşler Bakanı Wafaa Abu Bakr Muhammad Al-Kilani, Filistin Kadın İşleri Bakanı Amal Hamad, Singapur Toplumsal ve Aile Gelişim Bakanı Masagos Zulkifli bakanları katıldı.

Davos düzeninde sahne alan bakanlar, ülkelerindeki kadın sorunlarını ve yaptıkları çalışmaları anlattı. Kültürlerin kadın sorunlarına bölgesel ve küresel etkilerini özetledi.

Liderler oturumunun moderatörlüğünü BM Kadın Birimi, Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü ve Türkiye Temsilcisi Alia El-Yassir Yaptı.

İkinci gün paralel oturumlarla devam etti

Zirvenin ikinci gününde iki ayrı salonda paralel oturumlar gerçekleştirildi. Bu oturumlarda, ana tema çerçevesinde farklı alanlardaki gelişmeler, başarılı örnekler ve devam etmekte olan sorunlarla ilgili tespit ve çözümler ele alındı.

‘’Özne Olarak Kadın’’ konulu ilk oturumun moderatörlüğünü KADEM Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nursem Keskin Aksay yaptı. İlk oturumda Afgan Barış Müzakerecisi ve Kadın Hakları Aktivisti Fatima Gailani,  İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Jasmine Araştırma Vakfı İcra Direktörü Dr. Tesnim Khriji Chirchi, Doha Uluslararası Aile Enstitüsü İcra Direktörü Dr. Sharifa Noaman Al-Emadi konuştu.

İkinci oturumda ‘’Kamusal Alan ve Çalışma Hayatı’’ konusu ‘’Çalışma Hayatında Kadın’’ ve ‘’Kamusal Alan ve Piyasa Kuralları’’ başlıkları altında ele alındı. KADEM Yönetim Kurulu Üyesi Melek Cevahiroğlu Ömür’ün moderatörlüğünü üstlendiği ‘’Çalışma Hayatında Kadın’’ oturumunda LedBy Foundation Kurucu ve CEO’su Dr. Ruha Shadab, Gürmen Grup Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Gür Solmaz, Valeurs Ajoutees Dergisi Yayın Direktörü Marlyse R. Ndjenga yer aldı.

‘’Kamusal Alan ve Piyasa Kuralları’’ oturumu ise KADEM Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Betül Özel Çiçek moderatörlüğünde, Kral Danışmanı Sultana Tafadar, World Hijab Day Organizasyonu CEO’su Nazma Khan, Şef, Sosyal Girişimci Ebru Baybara Demir, Ödüllü Gazeteci Rowaida Abdelaziz’in katılımıyla gerçekleştirildi.

‘’Yeni Yaşam Tarzları ve Kültürün İnşası’’ başlıklı günün son oturumu ‘’ Modern Zamanın Görünen ve Görünmeyen Aktörleri’’ ve ‘’ Sanatın İçinden Kadın İmgeleri’’ başlıkları altında irdelendi.  TRT Yönetim Kurulu Üyesi Meryem İlayda Atlas yönetiminde gerçekleştirilen  ‘’Modern Zamanın Görünen ve Görünmeyen Aktörleri’’ oturumuna Atletizm Direktörü ve Uluslararası Motivasyon Konuşmacısı Bilqis Abdul-Qaadir, Gazeteci & Film Yapımcısı Yönetmen, Media Monitoring Merkezi Rizwana Hamid, Ödüllü Film Yapımcısı ve Aktivist Waad Al-Kateab, Aktör Reshad Strik de konuşmacı olarak katıldı.

‘’Sanatın İçinden Kadın İmgeleri’’ konulu oturum ise KADEM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Sevim Zehra Can Kaya moderasyonunda yapıldı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Öğretim Görevlisi Dr. Ayşe Taşkent, Tarihçi-Yazar, Cumhurbaşkanı Danışmanı, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Üyesi H. Hümeyra Şahin Oktay, Tasarımcı, Karikatürist, Podcast yayıncısı Ayşe Akova, Film Yönetmeni ve Yapımcı unvanın yanı sıra  Light Art VR Kurucu Ortak ve Yapımcısı Samah Safi Bayazid’in katılımıyla gerçekleştirildi.

Zirve, sonuç bildirisinin okunması ile sona erdi.